
Devalüasyon nedir? Devalüasyon olursa ne olur?
- 08 May 2025
- 10 Dakikalık okuma
Anahtar Bilgiler
- Devalüasyon, bir yerel para biriminin değerinin bir yabancı paraya veya yabancı para sepetine göre fiyatının belirlenmesidir. Devalüasyon, sabit kur rejimlerinde gerçekleşir.
- Devalüasyonda temel amaç, ithalat-ihracat dengesini sağlamak, ithalatı caydırıcı hâle getirerek ihracatı teşvik etmektir.
- Öte yandan dezavantajlar, ekonomik uçurumları derinleştirebilir, sosyal huzursuzlukları artırabilir ve daha zorlu ekonomik şartlara yol açabilir.
Selam Paparalı! Papara Invest'in sıkı takipçilerinden biriysen, yatırımcılığın yalnızca hisse senedi takibinden ibaret olmadığını, aynı zamanda piyasa dinamiklerini kavramayı gerektirdiğini savunduğumuzu da fark ettiğini düşünüyoruz. Tam da bu sebeple, ekonomi haberlerini takip ederken karşılaşmanın muhtemel olduğu kelimeleri bir bir anlatıyoruz. İşte, devalüasyon da o kelimelerden biri. Bu yazıda, döviz kuru ve sabit kur rejimi gibi kavramlarla sık sık yan yana gelen devalüasyonun kısaca tanımıyla başlayacak, ardından "Devalüasyon olursa ne olur?" sorusunun yanıtını dünyadan devalüasyon örnekleriyle açıklayacağız. Merak etme; hızlı, kolay, hesaplı ve keyifli olacak, tıpkı Papara gibi! 😎
Devalüasyon nedir?
Tanımına bakacak olursak devalüasyon, bir ülkenin parasının değerinin başka bir para birimine veya standarda göre kasıtlı olarak aşağı çekilmesidir. Merkez bankaları, bazı koşullar bir araya geldiğinde ve bazı amaçlarla birleştiğinde, ülke para biriminin değeri başka bir referans noktasına göre belirler. Bu referans noktası çoğu zaman başka bir para birimi olur. Devalüasyon, aslında sabit kur rejimi veya yarı sabit kur rejimi gibi stratejiler izleyen merkez bankaları tarafından kullanılan bir para politikası aracıdır.
Devalüasyonun tarihsel geçmişi, ayrıntılarına başka bir yazıda değineceğimiz Bretton Woods sisteminin çökmesi ve II. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan gereksinimlere kadar uzanır. Bu dönemde gelişmekte olan piyasaların, çeşitli parasal krizler yaşadığı; devalüasyonun ise bu krizlerin çözümünü ihracatı daha ucuz, ithalatı daha pahalı hâle getirerek çözmenin bir yolu olarak öne çıktığı bilinir. Devalüasyonun tam tersi, revalüasyondur. Her iki kelime de, tahmin edebileceğin üzere, İngilizcede “devaluation” ve “revaluation” kelimelerinden Türkçeye bir terminoloji olarak geçmiş kabul edilir. Revalüasyon ise devalüasyonun tam tersi olarak ,para biriminin başka bir ülke para birimine göre değerinin yükseltilmesidir.
“Devalüasyon ne işe yarar?” sorusunu yanıtlamadan önce, işlemin nasıl gerçekleştiğini de aktaralım. Söylediğimiz gibi, bu işlemin gerçekleştirildiği durumda ülkede sabit kur rejimi uygulanır. Merkez bankaları, para biriminin değerini başka bir para birime veya para birimi sepetine göre belirler. Yerel paranın değeri kasıtlı olarak belirli bir seviyeye düşürülür.
Devalüasyon olursa ne olur?
Yerel paranın değerinin kasıtlı olarak belirli bir seviyeye düşürülmesi ve bu seviye belirlenirken yabancı paranın baz alınması, yabancı para satın almak için daha fazla yerel para harcama gereksinimini ortaya çıkarır. Piyasalar bu durumdan olumsuz etkilenir ve artan yerel para talebi, finans piyasalarını bozma riski taşır. Başka bir deyişle devalüasyon, döviz kurlarında ani artışı da beraberinde getirir ve bu durum aynı zamanda yakıt, elektronik, hammadde gibi temel ürünlerin de dahil olduğu ithal mal ve hizmetlerin daha pahalı hâle gelmesine yol açar.
Artan girdi maliyetleri, bir yandan tüketici güvenini aşağı çekerken bir yandan da enflasyon ve yaşam maliyetlerinin artmasıyla sonuçlanır. Zira üreticiler, daha pahalıya tedarik ettikleri ithal malların ek maliyetlerini, tüketici etiketlerine yansıtır. Genel olarak yerel paranın alım gücünün düşürülmesi anlamına da gelen devalüasyon, bu yönüyle enflasyonist etki yaratır. Özellikle toplumun düşük ve orta gelirli kesimleri bu durumdan büyük darbe alır. Ek olarak yabancı para biriminde kredi kullanan, dış borca sahip olan işletmeler ve aynı zamanda faaliyet gösterebilmek için ithal mal ve hizmetlere ihtiyaç duyan işletmeler için de finansal kayıplara yol açabilir.
Ülkeler neden devalüasyon kararı alır?
Peki, merkez bankaları veya hükümetler, ekonomiyi krizin eşiğine getirme riski taşıyan bu kararı neden alır? Amaçlardan ilki, ithalat ve ihracat dengesi etrafında şekillenir. İthalat ve ihracat arasındaki fark arttıkça ülkelerin cari açıkları da büyür ve bu da ekonomiyi dışa bağımlı hâle gelme tehlikesine sürükler. Bu noktada merkez bankaları, ithalatı azaltmak ve ihracatı teşvik etmek, bu sayede cari açığı daraltmak için para birimlerini devalüe etmeyi tercih eder. Devalüasyon, bir ülkenin yerel mal ve hizmetlerini yabancı alıcılar için daha ucuz hâle getirir. Bu da ülkeye yabancı yatırımcı ve yabancı ticaret ortağı ilgisini artırma potansiyeli içerir. İhracatın artması ve ithalatın azalması, yerel üretimi teşvik eder ve bu da ekonomik büyümeyi destekleyici rol oynar.
Öte yandan şayet merkez bankaları düşük döviz rezervlerine sahipse ve ödemeler dengesi krizleri yaşıyorsa, devalüasyonu ihtiyaca dönüştürür. Zira bu önlem alınmadan, sabit kur rejimi sürdürmek ya da dış borçları ödemek zorlaşır.
Devalüasyon ne zaman yapılır?
Ülkelerde para birimi istikrarını sağlamayı amaç edinen bağımsız kurumlar olarak faaliyet gösteren merkez bankaları, ekonomik dengeleri para politikası araçlarıyla yönetir. Devalüasyon da bu araçlardan biri olarak öne çıkar. Ancak, ağır sonuçları sebebiyle çok sık başvurulan bir yöntem olmayan devalüasyon, altyapısı tutarlı bir biçimde hazırlandıysa ve başka bir çözüm yolu bulunamıyorsa tercih edilir. Merkez bankaları genellikle daha önce ellerindeki diğer politika araçlarını kullanmayı tercih eder, ancak yetersiz kalındığında devalüasyon da tercih edilebilir. Başka bir deyişle devalüasyon en çok ekonomik kriz dönemlerinde, mevcut araçların yetersiz kaldığı noktada devreye girer. Borç baskısının yoğunlaşması, piyasa istikrarının bozulması gibi özellikler, genelde kötüleşen ekonomik koşullarla özdeşleşir.
Devalüasyonun avantajları ve dezavantajları
Devalüasyon, merkez bankalarının sık sık başvurduğu bir politika aracı değil Paparalı. Zira ekonomik büyüme, ihracat artışı, üretim artışı gibi olumlu etkileri olsa da bu olumlu etkiler başka problemleri beraberinde getirebilir. Devalüasyonun avantajlarını ve dezavantajlarını aynı cümlelerde özetleyelim:
- İthalatı daha maliyetli hâle getirmek yerel endüstrilerin gelişimini destekler. Ancak rekabet baskısını da azaltır ve bu da işletmeleri daha az verimli hâle getirebilir.
- İthalata kıyasla daha yüksek ihracat, ilk başta iç talebin dengelenmesini sağlasa da toplam talebi artırır ve artan talep, enflasyonist etki yaratabilir.
- İhracat daha az maliyetli olduğu için yerel üreticiler, yerel pazarın gereksinimlerini görmezden gelebilir. Maliyetleri düşürme konusunda daha az motivasyon bulan yerel üreticiler, verimlilik yatırımlarını erteleyebilir ve bu da orta ve uzun vadede ürün ve hizmetlerin maliyetini artırır.
Bu risklerle birlikte değerlendirildiğinde, devalüasyonun avantajları aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- İhracat artar.
- İthalat konusunda caydırıcı etki yaratır ve bu da ticaret açığını azaltır.
- Yurt içi üretimi teşvik eder ve dolayısıyla istihdam artışı getirebilir.
- Dış borcu yönetmeyi kolaylaştırır.
- Kısa vadede ödemeler dengesini kurmayı kolaylaştırır.
Elbette, bir bakıma “acı ilaç” olan devalüasyon, bir dizi negatif etkiyi ve dezavantajı da beraberinde getirir.
- İthalatın artan maliyeti, enflasyonist etki yaratır.
- Alım gücü azalır ve bu da toplumsal dengeleri bozar.
- İthalata bağımlı işletmelere zarar verir.
- Yatırımcı güvenini zedeler, iletişimi iyi yapılmadığında sermaye çıkışına sebep olabilir.
- Yabancı para cinsinden borç yükünü kötüleştirebilir.
Devalüasyon yöntemleri nelerdir?
Buraya kadar devalüasyonu çok resmî, faiz kararı gibi bir politika kararıyla uygulanabilen bir karar gibi anlattık; ancak merkez bankacılığı, adı üzerinde “para politikası” yönetimidir ve merkez bankaları, daha yaratıcı yollarla da devalüasyon yapabilir. İlk olarak merkez bankaları, doğrudan sabit kur rejimine geçildiğini ve yeni kur seviyesinin belirlenme ilkelerini duyurarak devalüasyon kararı alabilir. Öte yandan devalüasyon yapıldığı resmî olarak duyurulmadan, kademeli olarak bir para politikası geçişi gibi lanse edilebilir. Merkez bankaları, yerel para biriminin güçsüzleşmesinin önüne geçmek için adım atmadığında ve politika araçlarını kullanmadığında da devalüasyona odaklanan bir strateji izledikleri varsayılabilir. Diğer yandan, merkez bankaları faiz oranlarını kademeli olarak düşürerek yerel para birimini daha az cazip hâle getirir, bu da ihracatı destekleyici rol oynar.
Devalüasyon enflasyonu nasıl etkiler?
Aslında bu sorunun yanıtını yukarıdaki paragraflarda açıkladık, ancak tekrar üzerinden geçelim. Yerel para biriminin değerinin düşürülmesi, ithalatın maliyetli hâle gelmesine yol açar ve pahalı ithalat, ithalata dayalı iş modeline sahip işletmeler için daha yüksek girdi maliyetleri anlamına gelir. Girdi maliyetlerinin artması fiyat etiketlerine yansır ve bu da enflasyonda artışı beraberinde getirir. Öte yandan satın alma gücüne sahip hanehalklarının ekonomik kapasitesi azalır, satın alma güçleri zayıflar. Artan yaşam maliyetleri de enflasyonist etki yaratır.
Ekonomistler ve piyasa uzmanları, devalüasyonun enflasyona etkisini, kur geçişkenliği kavramıyla açıklıyor. Bu kavramı daha önce duymuş muydun? Duymadıysan hemen kur geçişkenliği tanımını yapalım. İngilizcede pass-through rate olarak bilinen kur geçişkenliği, döviz kurunda yaşanan değişikliklerin (devalüasyon da bir kur değişikliğidir) enflasyona etkisini tanımlar. Kur geçişkenliği, para biriminin değer kaybetmesi hızla enflasyona yol açıyorsa yüksek geçiş, etki daha küçük veya gecikmeliyse düşük geçiş olarak ifade edilir. Örneğin alttaki grafikte, mavi renkteki çizgi düşük geçişi gösterirken kırmızı renkteki çizgi yüksek geçişi tanımlar. Yüksek geçişte devalüasyonun enflasyon olarak fiyatlara yansıması, çok daha hızlıdır, başka bir deyişle fiyat artışları hızlı gerçekleşir.
Ayrıca devalüasyonun enflasyona yönelik etkisi, toplum nezdinde fiyatlama davranışlarını ve enflasyon beklentilerini de bozar. Bu iki kavram, yani fiyatlama davranışı ve enflasyon beklentisi, merkez bankalarının para birimindeki istikrarı sağlama amacını gerçekleştirebilmesindeki başlıca zorluklar arasında sayılır. Yüksek enflasyonun kronikleştiği veya ekonomik güvensizliğin yüksek olduğu ülkelerde, merkez bankaları ne kadar açık iletişim kurarsa kursun, toplumda fiyatlama davranışlarını enflasyon kıskacından kurtaracak fikir birliğini sağlamakta bir hayli zorlanır.
Devalüasyon karşısında bireysel stratejiler
Peki, yatırımcılık perspektifinden baktığımızda, bireysel yatırımcılar kur kaynaklı ekonomik gelişmelere ve devalüasyon gibi politika kararlarına karşı nasıl hazırlık yapabilir? Merak etme, hemen sıralıyoruz:
- Döviz yatırımı: Yatırımcılar, yerel para birimlerinin değer kaybettiği dönemlerde hisse senetleri gibi riskli varlıklardan uzaklaşarak, TL varlıklarını dövize taşımayı seçebilir.
- Hedge ve çeşitlendirme: Riskli varlık piyasasından, hisse senedi piyasasından ve borsadan çıkmak istemeyen yatırımcılar ise, böyle dönemlerde çeşitlendirmenin gücünden yararlanabilir. Örneğin ithalata bağlı bir şirket, yerel kaynaklarla üretim yapabilen ve pazarda benzersiz bir rekabet gücüne sahip olan hisse senetlerine yatırım yaparak risklerini destekleyebilir. Öte yandan yatırımcılar, para politikasının değişimini yakından izleyerek olası bir örtülü devalüasyon veya açık devalüasyon durumunda portföylerinde nasıl bir başarıya ulaşmak istediklerine karar verebilir. Bu doğrultuda çeşitli hedge (risk yönetimi) seçenekleri değerlendirmeye alınır.
Devalüasyon örnekleri
Evet, en sevdiğimiz bölümlerden birine geldik. Devalüasyon konusunda dünyadan örnekler!
2001-2002 yıllarına, Arjantin'e uzanıyoruz... Ülkenin yerel para birimi peso, Şubat 1991'de ABD dolarını takip edecek şekilde bir kur politikası uygulanmaya başlanmıştı. Bu hamle Arjantin'de ekonomik güveni yeniden tesis etmiş, enflasyonu dengeleme konusunda başarılı olmuştu. Ancak peso, bu süreçte çok güçlendi. Yerel para biriminin güçlenmesi de ihracatı maliyetli hale getirdi. Zira potansiyel ihracat partnerleri daha ucuz alternatiflere yöneldi. Günün sonunda 2002'de peso-dolar paritesi terk edildi. Bu hamle krizi daha da derinleştirdi. Ülkede işsizlik %20'nin üzerine çıktı, enflasyon Nisan 2002'ye gelindiğinde %20'lere kadar yükseldi. Arjantin, Rusya ve Brezilya’nın yaşadığı krizlerin gölgesinde, krize sürüklenmiş oldu. Ülkedeki mali disiplin eksikliği ve işgücü piyasasındaki kısıtlamalar, hükümet düşürecek bir huzursuzluk yarattı.
Türkiye’ye dönelim… O günün konjonktürel koşulları, küresel ortamı, Türkiye'de yaşanan siyasi belirsizlikler, koalisyon çöküşleri, devalüasyonun zeminini hazırladı. Şubat 2001’de Başbakan Ecevit’in Cumhurbaşkanı Sezer’le yaptığı görüşmeden çıkınca “Bu ciddi bir krizdir” ifadelerini kullanması, piyasalarda paniği tetikledi. TL varlıklar euro’ya, dolara geçti ve bu da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası rezervlerinden 5 milyar dolar sildi. Sonuç: İşsizlik, dolardaki artış, TL’de değer kaybı ve gelir eşitsizliğinde derinleşen uçurum…
ABD borsasında hisse bölünmesi (stock split) nedir? Kazandırır mı?
Deflasyon nedir? Deflasyonun ABD borsasına etkisi
Sadece bir cadde değil: Wall Street ne anlama geliyor?
Yatırım yapmadan önce okunması gereken 15 kitap (Başlangıç - Orta - İleri seviye)
TÜFE ve ÜFE nedir, farkları nelerdir, nasıl yorumlanır?